İçindeki Potansiyeli Keşfet: Cevherin Sanata Dönüşme Yolculuğu

06.10.2021 | Blog Yazıları

Liderlik, doğuştan gelen bir şey değil insanın özünde olan potansiyeli hayata geçirebilmesidir. Bu noktadan baktığımızda her bir insan liderdir. İnsanın içindeki potansiyel lideri ortaya çıkarmak iyi planlanmış bir keşif çalışması olarak değerlendirilmelidir.

İnsan; topluluk halinde yaşama eğiliminde olan aynı zaman da bencil bir varlıktır. İşte liderlik insanın bu yapıdaki öz varlığını yönetebilme kabiliyetidir. İnsan; ruhsal, duygusal, zihinsel ve fiziksel olmak üzere 4 temel boyuttan oluşmaktadır. Peki, siz kim olduğunuzu biliyor musunuz? Bu 4 boyutun birbiriyle uyum içerisinde olduğu insan dengededir. Bunlardan biri bile uyumsuz olsa diğerlerinin de uyumunu olumsuz etkileyecektir. Sonuçta, uyumsuzluk, huzursuzluk, bölünmüşlük, iç kavga, negatif duygular yaşayan biri kendini yönetebilir mi? Bu durumda olan insan dış dünyada acaba neler ortaya koyabilir? Bu durumda olan bir insan ne kadar bilgili, kariyerli ve tecrübeli olursa olsun dış dünyaya verebileceği tek şey çatışma olacaktır. İşte liderliğin sırrı, insanın kendindeki bu 4 boyutu uyum içerisinde yönetebilmesinde saklıdır.

Görev bilincine sahip olmak insanı lider yapmaz. Ancak, sorumluluk duygusunu taşıyanlar lider olabilirler. Çoğu zaman görev ile sorumluluk birbiri ile karıştırılmaktadır. Görev dışsaldır oysa sorumluluk içseldir. Sevgi ve sorumluluk ise ayrılmaz bir bütündür. Sorumluluğunuzu besleyen sevgidir. İkisi de her insanın kendisine has bir durumdur. İnsan kendini sevebilirse kendi sorumluluğunu üstlenebilir. Kendinizi tam anlamıyla sever ve sorumluluğunu üstlenebilirseniz dış dünyayı da sevmeye başlarsınız. Bunu başaran insan ancak dış dünyanın sorumluluğunu taşımaya talip olabilir. Sorumluluk sahibi olan insanın en öncelikli yapması gereken kendisini sevmektir.

Verdiği sözü tutabilmek ise ancak sorumluluk sahibi insanlara has bir davranıştır. En önemlisi de kendine verdiği sözlere sadık kalabilmektir. Kendine verilmiş ama tutulmamış bir söz varlığınıza ihanet ile eşanlamlıdır. Kendine verdiği sözü tutamayan bir insan ne kadar kendini sevebilir? En çabuk unutulan şey olan kendimize verdiğimiz sözleri tutabilmemiz ancak sorumluk sahibi olmak ve kendimizi sevmek ile mümkündür.

Her insan için en değerli varlık yine insanın kendisidir. İnsan, ilk önce kendi ile temas eder iletişim kurar. İnsan son derece karmaşık bir yapıdır. Beyin, bilinçaltı, korkular, bağımlılıklar ve daha birçok faktör insanın iç dünyasının dengesinde etkili olmaktadır. Bunların arasındaki uyum var olma enerjisini artırırken herhangi bir çatışma ve kavga bu enerjisinin kaybedilmesine neden olacaktır. Bu durum, iç çatışma ve huzursuzluğu da beraberinde getirecektir. İç dünyanızdaki bu hal dış dünyada nasıl eylemlere dönüşür? Liderlik ancak iç dünyanın uyumu ile sağlanabilir. Aykırı, aşırı, olumlu, olumsuz tüm iç seslerinizi aynı sakinlikle dinleyebilir misiniz? Sadece bir tek sesin ardına takılmadan tüm sesleri analiz ederek, hipotezler üretebilir bunlardan tez ve antitezler ortaya çıkarabilir misiniz? Nihayetinde bir sentez ile karara varabilir misiniz? İşte insanın iç dünyasındaki denge hali tek bir düşünceye takılı kalmadan değişim yaratabilme yolunu açacaktır.

Bu içsel denge insanda devamlı yükselen bir gücün doğmasına neden olacaktır. Bu güç ile yeni ufuklar keşfetmeye ve hayaller kurmaya başlarsınız. Tarihsel süreç içerisinde kendi alanlarında lider olan insanlara baktığımızda hepsi hayallerinin peşinden gitmişlerdir. Hayallerinde başarılı olamayanlar ile olanlar arasındaki fark hayal kurmaya iyi hazırlanmamış olmalarıdır. Başka bir deyişle, sorumluluk, sözünde durabilmek ve iletişim konularında tam bir uyum sağlamak size hayallerinizi gerçekleştirme yolunu açacaktır. Bu 3 ana unsur olmadan kurulan hayaller ise hüsran ile sonuçlanmaya mahkûm olacaktır.

Kendinize liderlik yolunda ilerlerken etrafınızda hayallerinize nasıl ulaşamayacağınızı söyleyenler çıkacaktır. Bozulmayan dengeyi yakalamış olan kişi içinden gelen güç ile hedefine doğru emin adımlarla yürüyecektir. Tıpkı şu hikâyede de olduğu gibi,

Her yıl kurbağalar yüksek bir kulenin tepesine çıkmak için yarışırlarmış. Ancak, o güne kadar bunu başarabilen olmamış…

Kurbağaların hepsi arkadaşlarını seyretmek için toplanmış ve yarış başlamış. Seyirciler hiçbiri yarışmacının bu işi başararak kulenin tepesine çıkabileceğine inanmıyormuş ve kalabalıktan şu sesler yükseliyormuş:

“Zavallılar! Hiçbir zaman başaramayacaklar”’,
“Boşuna çabalıyorlar”
“Yine yapamayacaklar”

Yarış devam ederken yarışmacı kurbağalar pes edip birer ikişer yarışı bırakmaya başlamışlar. İçlerinden sadece bir tanesi inatla ve yılmadan devam ederken izleyenler aynı şekilde bağırmaya devam ediyorlarmış:

“Sen de bırak… Başaramayacaksın!”

İşte o kurbağa sonunda büyük bir gayret ile mücadele ile zirveye çıkmayı başarmış. Tüm sesler kesilmiş… Herkes büyük bir şaşkınlık içerişinde bunu nasıl başardığını öğrenmek isteğiyle ona yaklaşarak sormuşlar;

“Bu işi nasıl başardın?”

Kurbağa bir yanıt vermemiş… Bir daha sormuşlar. Yine yanıt alamamışlar. İşte tam o anda farkına varmışlar ki; kuleye çıkmayı başaran kurbağa sağırmış.

Bozulmayan dengeyi keşfeden kişi hayallerine giden yolda onu yoldan çıkarmaya çalışanlar dahi olsa özünden gelen güç ile hedeflerine sarsılmaz bir irade ile ilerleyecektir.

Yazar: Ömer Arıkan