Mutluluğa Giden Yol

02.11.2021 | Blog Yazıları

İnsan yaşamı boyunca mutluluğu arar. Mutlu olmak ister. Aslında bu onun en doğal hakkıdır. Mutluluk aslında huzur duygusunun yaşanmasıdır. Huzur insana rahatlamayla gelir. Rahatlayan insan huzura kavuşur. Huzura kavuşan insan kendisini mutlu hisseder.

Yaşamı boyunca mutlu olabilme istenci ve beklentisi insanın eylemlerine yansır. O eylemleriyle kendisini huzurlu ve güvenli ortama taşımak ister. Bu ortamı oluşturabilmek için elinden geleni yapar. Çevresiyle ilişkiler kurar. İlişki kurduğu kişilerle iyi geçinmeye gayret eder. Bu ilişkileri sürdürebilmek için fedakârlık yapar. Kendinden ödünler verir. Maddi tarafta ise; kendisini ve ailesini güvenceye alacak birikimler yapmak için çabalar. Gelecek belirsizdir. Risklerle doludur. Her an her şey olabilir. İnsan kendini güvende hissederek rahatlamak için geleceği garanti altına almak ister.

İnsanın zihin yapısı geçmiş ve gelecek çizelgesinde hareket eder. İnsan zihni bir şeyler düşündüğünde geçmişe gider. Günlük yaşamında gördüğü canlı cansız her şey, duyduğu, hatta tattığı tatlar bile ona geçmişinden bir şeyler hatırlatır. Bu hatırlatmaların bazılarını fark edemez ancak bazıları onu düşüncelere daldırır. Bu düşünceler onda hüzün yaratabilir. Diğer yandan geçmişten geleceğe sıçrayan zihni ona geleceği düşündürür. Yaşamında olabilecekleri tahmin etmeye çalışır. Eşiyle ve aile bireyleriyle ilişkisini, çocukları varsa onların geleceklerini, işini, sağlığını düşünür. Gelecek belirsizdir. Kesin olan bir şey yoktur. Ne olacağı, insanın başına ne geleceği belli olmaz. Yaşamın akışına güvenemez ve bu belirsizlik içinde bir huzursuzluk yaratır. Böylece geçmiş ve gelecek üzerinde hareket eden insan her iki tarafta da huzuru bulmakta zorlanır.

Aslında mutluluk andadır. An ise insan zihninin kendisini sabitleyemediği bir noktadır. İNSAN TÜM ÇABALARINA RAĞMEN ANDA KALAMAZ. HİÇ BİR ZAMAN ANI DOYASIYA YAŞAYAMAZ. HUZUR İSE ANDA YAŞANIR.

Bir örnekle noktalayalım: Güzel bir yaz akşamında, muhteşem bir ortamda bir masada oturan çiftin önüne leziz yemekler servis ediliyor. Böyle bir ortamda baş başa kalabilmek için bir araya gelmiş bu çiftin tek amacı var. Mutlu bir akşam geçirmek. Birbirlerine gülümsüyorlar. Birbirlerine sevgi ve nezaket sözcükleriyle hitap ediyorlar. Her şey mükemmel başlıyor. İşte olan o anda oluyor. Eşlerden birinin gözü bir başka masada oturan bir kişiye takılıyor. Bu kişi tanıdığı bir kişi olmamasına rağmen ona geçmişte onu çok mutsuz eden ve üzen birisini anımsatıyor. Birden yüzündeki gülümseme kayboluyor. Hatta yüzü asılıyor. Gözlerini eşinden kaçırmaya çalışıyor. Durumu fark eden eşi soruyor: “Hayatım bir şey mi oldu? Yanıt geliyor. ” Yok, canım bir şey yok”. Ancak artık yüzüne o güzel gülümseme tekrar geri gelemiyor. Yerini akşamı bitirmek için yapmacık davranışlara bırakıyor. Bu durumun karşısındakini de etkilemesi mümkün mü? MUTLULUK BİR UFUK ÇİZGİSİ GİBİDİR. SİZ ONA BİR ADIM ATTIKÇA O SİZDEN BİR ADIM UZAKLAŞIR.

Peki, mutluluğa ulaşmanın bir yolu olabilir mi?

Aslında mutluluk bir huzur ortamının yaşanabilmesidir. Huzura kavuşmak isteyen insan bunun kendisini güvende ve rahat hissettiğinde gerçekleştiğini bildiği için bu güven ortamını sağlamak ve rahatlamak isteğiyle kendi ve sevdiklerinin yaşamını güvence altına almaya çalışır. Geçmişte aldığı yaşam kayıtlarının verdiği tedirginlik ve gelecekle ilgili belirsizliklerle mücadelesini sürdürür. Bu mücadelesini maddi tarafta para, mal ve mülk birikimi yaparak manevi tarafta ise ilişkiler yoluyla gerçekleştirmeye çalışır. Ancak bütün bu mutluluğu bulma çabalarının sonuç vermediğini görerek hayal kırıklığı yaşar.

İnsan doğumundan başlayarak yaşamı boyunca aldığı zihinsel kayıtlarla kodlanır. Bu kayıtlar ve bunlarla bağlantılı gelecek endişeleri insanı rahat bırakmaz. Bir canlıya ya da bir nesneye baktığında onun üzerinden kendi yaşanmışlıklarını görür. Bu iletişim çağrışım yapar ve bu çağrışımlar bir duyguya neden olur. Duygular insanın ruh halini belirler.

İnsan yaşamında er ya da geç mutluluğun dışarıdan gelmeyeceğini fark edebildiğinde kendisine dönmek ve kendisiyle yüzleşmek zorunda kalır. Çözümü kendinde aramaya başlar. Kendine dönerek kendisini çözme yolunda çaba gösteren insan üzerindeki huzursuzluk ve tedirginlik baskısı azalır.

Mutluluk aranarak bulunabilecek bir şey değildir. İnsan KENDİNİ ÇÖZDÜĞÜNDE onu huzursuz eden yaşam kayıtlarından arınarak anı yaşar ve MUTLULUĞU BULUR.

Yazar: Ali Kirman